Müzik Eğitimi
Konumuz müzik; çok önemli bir olgu olmalı ki her yıl onu
irdelemek için çeşitli oturumlarda sempozyumlarda bir araya geliniyor ve
tartışılıyor. Bu süreçte enstrüman eğitimlerine kişilerin ağırlık vermesi
de sosyal gelişimleri anlamında büyük önem taşır. İlk etapta ders alınabilecek
enstrümanlar ;
-Müziği bu kadar önemli yapan nedir?
-Üzerinde önemle duruluyor ve konuşuluyorsa, tezler yazılıyorsa neden hala bir
''ilerleme'', ''düzelme'' yok?
-Yıllardır konuşulanlar acaba boşuna mı?
Soruları ve sorunları artırabilir, çözüm önerilerini sıralayabiliriz. Nitekim
yıllardır böyle yapılıyor. Neden hala bir şeyler yolunda gitmiyor?
Müziğin sorunlarını irdelediğimizde karşımıza iki önemli nokta çıkıyor;
birincisi toplum bilimsel olgu olarak müziği göremememiz, ikincisi buna bağlı
olarak bakış açısında muğlak oluşumuzdur.
Müziği yalnızca düzenli sesler, eğlence, ritüel vb. olayların aracı diye
düşünürsek baştan yanılmış oluruz. Onu kültürün içinden alıp izole ederek
tanımlamaya çalışmak, denizsiz balığı anlatmaya benzer.
Müzikbilim
Müzik sosyal olgu ve kültür bağımlı bir sanat alanıdır. Sanat alanı olmasına
rağmen toplumsal bağı nedeniyle aynı zamanda bilimdir. Müziğin sanat ve bilim
oluşu yönelimlerimizde ikircikliğe neden olur ve objektif eğitimli olunabildiği
gibi sübjektif eğitimli de olmak söz konusudur.
Subjektif eğitimli olarak müziğe yönelmek, müzik araştırması yapmaya çalışmak,
araştırmacıyı kültürel değerlerin öznesi yapar ve yanlış saptamalara neden olur.
Objektif eğitimde ise araştırmacı, kültürün nesnesi konumundadır.
Subjektif Eğilim Objektif Eğilim
-Kültür (Müzik) -Kültür (Müzik)
Araştırmacı Özne Araştırmacı Nesne
Toplum içinde birey olarak bağımlılık-bağımsızlık sınırını keşfeden, bunun
ayırdına varan, çelişkisini yaşayan sanatçı ve bilincidir. Bilimci olmak,
özellikle sanat bilimcisi olmak başlı başına bir surundur. Bireysel yargı ve
kültürel değerlerin sürekli dengede olması söz konusudur. Sanatçı ise, içinde
bulunduğu toplumun değerlerine karşı savaşan, onlarla yüzleşen, bağımsızlığını
verdiğini ürünle ilan eden bir konumda olmanın rahatsızlığı, aynı zamanda huzuru
içindedir. İki farklı ve bağımlı uğraşı alanındaki bu insanlar, sürekli toplumla
iletişim içindedirler. Bilimci yazılarıyla. müzikçi eserleriyle. Bu iletişim
bazen toplum, bazen sanatçı ve bazen bilimcinin kaynak oluşu ile ikircildir.
Mesajı gönderen alıcı olabilir. Alıcı kaynak olabilir. İkircil iletişim ağı
yukarıdaki nedenle daireseldir.
Müziği fonksiyonel ekole göre düşünüp, anlatırsak işlevlerinden söz edebiliriz.
Bunları sıralamak yalnızca zaman kaybı olur. Tanım için de aynı durum söz
konusu. Müziğin o kadar çok tanımı var ki tekrar yapmanın bir anlamı yok. Son
yıllarda bu tanımların dışında eklenen sıfatlar çok ilginç; ''yoz müzik'',
''kültürsüz müzik'', ''basit müzik'', ''piyasa müziği'' vb. Müziğin önüne
getirilen bu sıfatların aslında müzik endüstrisi kanalıyla piyasaya sunulan,
müziği meta konumuna getiren, sahibine yabancılaştıran niteliği vardır.
Yabancılaşma müzik endüstrisinin gelişmesi, müziğin metalaşması ile başlayan
süreçtir.
Ülkemizde 80 sonrası gelişen müzik endüstrisi varlığıyla toplumu kuşatan, bireyi
yönlendiren güce sahiptir. Medya ile paralellik gösteren endüstri ona tam
bağımlı olmayan konumdadır.
Müziği üreten birey, olgunlaştıran toplum ürününün sektör içinde yeniden ele
alınıp sunulduğunu görünce varolan değişiklikler nedeniyle yabancılık
hissetmemektedir. Özde aynı olan ürünün, biçimde farklılaşması üreten/üretenler
için bir yanılsama ve iletide kopukluklara neden olmaktadır. İletide başlıca
amaç iletinin alıcı tarafından eksiksiz-doğru çözülüp, anlaşılmasıdır. Müzik
iletisinde kodların çözülememesi doğru örnekte sunulmaması olumsuz tepkilere
neden olmaktadır. Konuya en güzel örnek; Atilla Taş'ın ''Ham Çökelek'' adlı
türküyü yorumlamasının ardından yöre halkının sert tepkisi gösterilebilir. Söz
konusu tepkinin nedeni, müziğin anlamı dışında anlamlandırılmasıyla ilgilidir.
Bir mehter takımının herhangi bir şirket, tören ya da bayramlarda konser vermesi
de anlam aktarımı uğraşıdır. Mehter müziği savaş müziğidir. Anlamlandırılması
savaş ve Osmanlı kavramları ile netleşir. Günümüzde kullanım alanında ideolojik
nedenler yatar. Konuyu genele yaydığımızda her ortam için herhangi müzik türünü
kullanmak, müziği standartlaştırarak metaya dönüştürür. Standart müzik icra
etmek amaç değ;il, yaşamın devamı için araç olur. Müzisyen üretimi ile endüstri
içinde küçük çaplı işletmeye dönüşür.
Müziğin standartlaşmaya, endüstri içine girmeye yönelmesi beraberinde
yabancılaşmayı doğurur. Meta olma hali sistem içinde olmayı ve sistemin
yasalarına tabi olmayı gerektirir. Sanatın resmi ideolojiden uzak kendi yasaları
vardır.
''Oysa hiçbir müziksel anlam ya da müzik hiçbir doğa hukuku tanımaz. Müzik
aracının oluşumu, doğası, ona müzik üzerinde bir hakka, hukuka sahip olma izni
vermez. Müzik toplumsal olana değil, doğal olana da kendi tarzında egemendir. ''
Genel olarak sanatın, özel olarak müziğin özelliği alternatif olması, kendi
üretim sürecini bağımlı ve bağımsız belirleyebilmesidir. Metalaşan, endüstri
içinde fiyatı olan eser aynı zamanda egemenlik aracına dönüşür. Yabancılaşmanın
farklı odağında bulunan egemenlik aracı konumu müziği toplumdan koparak ilk
evrenin tersine, toplumu yönlendirici rolü sayesinde siyasi erk zihniyetini
aktarır. Tekdüze ritmli, hızlı tempolu, sözün önemsenmediği müzik ürünlerinin
ortaya çıkışı bu nedenlere dayanır. Standart müzik kanalı sözel yapıda kısırdır.
Sözsüz müzikte metafizik alana kaymak kolaydır. Sözlü müzik de iletide nettir.
Söz toplumu anlamını gösterdiği gibi, topluma anlamlar, iletiler gönderebilir.
Görüldüğü gibi bıçak sırtı alana en uygun örnek müzik; özellikle de sözlü müzik.
Sonuç
Müziğe birçok düşünür değinerek toplum içindeki işlevinin önemini vurgulamıştır.
Müzik felsefesini daima filozoflar müziği tam olarak bilmeden yapmışlardır ve
savları genelde soyut kalmıştır. Bu alanda en önemli çalışma yapanların başında
Adorno gelmektedir.
O düzenli bir toplumda, nitelikli müziğin üretileceğini; nitelikli müziğin
toplumu olumlu yönde başarıya götüreceğini, standartlaşmış müziğin kötülüğünü
belirtir. Hatta müziği "mesih" olarak görür. Bazı yönlerden Adomo'ya karşı
çıkılsa da, hala güncelliğini koruyan savlarının olduğunu göz ardı etmememiz
gerekiyor.
Müzik gönderdiği ve gösterdiği ile kültürel yapının dinamiğini etkiler. İletiyi
müzisyen gönderir, toplum algılar. Her ikisine de ağır sorumluluk yüklenmiştir.
Toplum içinde herkes sanatın bir parçasıdır. Yalnızca aktif ve pasif olmak söz
konusudur. Süreç her iki konumda diyalektik bir ilişki arz eder. İlişkiler
sonucu sanat eseri yeniden ve yeniden yorumlanmak koşuluyla anlam kazanır.
Eserin üretim aşaması sunumuyla sonlanmaz. Aksine izleyicinin karşısında sürekli
üretim söz konusudur.
"Kısacası sanat yapıtını anlama, o hangi yetilerimize hitap ediyorsa, bu
yetilerle ve bu yetilerde onu yeniden yaratma demektir; yani zor bir iş"
Sürekli üretim eseri olduğu gibi toplumu-bireyi üretime (bilinç-kültür) anlamına
gelir. Toplumun-bireyin sanat (müzik) bağımlı olması sanatı bilgece izlemesi
dinlemesi gelecek açısından pozitif bir eylemdir.
Gitar Dersi
Elektro Gitar Dersi
Bas Gitar Kursu
Klasik Gitar
Şan Dersi
Keman Dersi
Piyano Kursları
Konservatuara Hazırlık
Ritim Atölyesi
Davul
Saksafon
Viyolonsel
Yan Flüt Eğitimi
Viyola
Kanun
Ud Dersleri
Drama ve Enstrüman dersleri ile ilgili detaylı bilgileri internet sitemizi
inceleyerek ulaşabilirsiniz.
Müzik Öğretmeni
Burak Terzibaşoğlu
Kaynak: www.muzikdrama.com
Bu Konu İle İlgili Diğer Sayfalar
Çok Oynanan Oyunlar